Doğum Günü İtirafı

Sophia Şeyma Mamedova

5/9/20253 min oku

Infant's feet being held by a woman's hand with painted and manicured hands resting on a gray blanket
Infant's feet being held by a woman's hand with painted and manicured hands resting on a gray blanket

Mayıs ruh sağlığı farkındalık ayı, 9 Mayıs doğum günüm, 10 Mayıs psikologlar günü, ve 11 Mayıs anneler günü bu yıl. Bugün 29 yaşıma girdim ve 29 haftalık hamileyim ve 30 yaşımdaki kendime söz veriyorum, ayağımda pranga gibi dolanan, gözümde buğu olan, kulağımda uğultu kalan en zor anılarımı, 10 yıldır gerek terapistlerimle, gerek kendimle baş başa çalışıp gün yüzüne çıkardığım hikayelerimi bir bir sonuca vardıracağım yıl olacak. İpleri bırakmaya, iyileşmeye, ve gerçek benliğime kavuşmaya hazırım. Üzerimdeki etiketleri tek tek sökmeye kendi ruhumun gerçeklikle var ettiğim hali ile kabul etmeye hazırım. Kendime, çekirdek aileme, ve sevdiklerime geçmişin ağlarından arındırılmış bir ben.

İlk kez anne olacağım zaman her şey çok daha farklıydı. Anne olmak için dünyaya geldiğime inanıyordum. Bana göre çocuğuma benden iyi kimse anne olamazdı; onu en seven, onun için en güçlüsü, en iyisi ben olacağıma inanıyordum.

Çok değil bir sene içerisinde düştüm bir batağın içine. Belki de ben yanlış kişiydim. Belki de benim gibi bir anneye sahip olduğu için çok şanssızdı çocuğum, belki davranış problemim vardı, belki ruhsal sorunlarım vardı, belki bencildim, daha sayabileceğim bir çok şeydim belki de. Ama hep de kötü şeydim. Öyle çırpındıkça dibine giriyordum bu bataklığın.

Doğrusuna bakılırsa büyürken gözlemlediğim ve şahit oldum anneliklerin bir çoğundan daha iyiydi benim anneliğim, bir çoğundan daha doğru kararlar verip daha fedakâr davranmıştım. Görünüşte doğrusu buydu ama içimde bambaşka bir ses vardı sürekli yetersiz olduğumu ilan eden, kötü yanlarımı vurgulayan, bana dair iyi olan hiçbir şeyi görmeyen, çocuğumu mahvettiğimi bana söyleyen, bütünüyle beni ele geçiren bir ses. Belki iki, belki üç, belki dört ses.

İnanması çok güç biliyor musunuz? Dışarıdan bir gözle gözlemlediğimde kendimi ve çevremdeki insanlara sorduğumda, kendim hakkında bu söylediklerimin gerçekle hiçbir alakası yok. Çok haksız ve yanlış düşünceler, oysa ben o kadar iliklerime kadar hissediyordum ki bu düşünceleri ve tek gerçeğim halini almışlardı. Beş yılı aşkındır yapıyorum bu annelik işini, üstüne ikincisi de gelecek şimdi. İlk senesinden beri kafamdaki o sesleri çalışıyorum. Hangi sesin kime ait olduğunu tek tek buldum. Bu yıl bunun sözünü veriyorum. Bana ait olmayan her sesi keseceğim. Bana beni yanlış tanıtan, yanlış anlatan her sese veda edeceğim.

Oğlum doğduğunda on gün boyunca toplam 10 saat uyumuştum biliyor musunuz? On günde toplam 10 saat, çünkü hazırda beklemek istedim. Bana ihtiyacı olacak her anda, her olasılıkta uyanık, hazırda ve yanında olmak istedim. Ne yemeğe, ne uyumaya, ne tuvalete gitmeye ihtiyacım vardı. İnsani bütün ihtiyaçlarım geride kalmıştı, sadece bebeğim ve onun ihtiyaçları vardı. Sonra yavaş yavaş rutine oturttum her şeyi, uyurken de ona yetebilmeyi öğrendim, yemek yerken de onun ihtiyaçlarını karşılayabileceğimi farkettim, ben duşta olsam da onun sesini duyup koşabileceğimi kabul ettim. Yeri geldi dünyam karardı, hayatım başıma yıkıldı ama şartlar ne olursa olsun yavrumu bayrak gibi dik ve her şeyin üstünde tutabildiğimi gördüm.

Sevgili kendim. Bu anlattıklarım senin anneliğin, kafanın içinde konuşulanlarda gerçeklikten çok uzak, başka insanların kendi hatalarını sana atfetmesi. 30 yaşıma sözüm olsun, bu sesler 20’li yaşlarımda kalacak ve benimle bir ömür devam etmelerine müsade etmeyeceğim.

Kıymetli yoldaş, bu yazılanlar sana tanıdık geliyorsa unutma: tetiklenen hangi yanın varsa iyileştirmen gerektiği içindir. Yalnızca kendine kulak ver, sana ne söylediğini duy.